CANİP EFENDİNİN KERAMETLERİ
Canibim.Com

CANİP EFENDİNİN KERAMETLERİ - Canibim.Com

                                                                   CANİP EFENDİNİN KERAMETLERİ

1956‘da ilk hacca gidişi gemi ile olmuştur.Bu yolculukta gemide bulunan yolcuların tamamı hacca giden hüccaştan oluşmaktadır.Canip efendi bu hacc yolculuğunu şöyle anlatmaktadır:’’Bu hacca gitmek için bir kova göz yaşı döktüysem azdır.

Peygamber’in(a.s) hasreti burnumun direğini sızlatırdı.Fakat param olmadığı için hacca gidemiyordum nihayet Allah(c.c) o imkânı bahşetti de gemiyle yola çıktık.Yolculuk esnasında bizim gemi ile bir başka gemi yarışmaya başladı.Bizim gemi geçtiğinde hüccac alkış tutarak sevinç gösterisi yapıyordu.Fakir bu yapılan hareketin ve alkışın Allah’ın(c.c) gazabı ilahiyesini üzerimize çekeceğini ve bunun kâfir adeti olduğunu söyleyerek uyardım(Enfâl.35.Onların beyt(i şerif)huzurundaki duaları ıslık çalmaktan, el çırpmaktan başka bir şey değildir.(Ey kafirler )devam ede geldiğiniz o küfrünüzden dolayı tadın artık azabı!)Başımıza bir felâketin geleceğini istifarda bulunmalarını söyledim fakat kimse bu uyarılara aldırış etmedi.

Bir müddet sonra bizim gemi kıç taraftan bir kayaya çarptı ve gemi su almaya başladı.Kurtarma için başka gemilerde yanaşmaya cesaret edemedi.Kaptan yanıma gelerek sizin uyarılarınızı dikkate almadık haklı çıktınız, ne olur Allah(c.c) için dua edinde bu felâketten kurtulâlım yoksa batıyoruz, diyerek ricada bulundu.Bütün yolcuların toplanmasını ve tövbe istifar etmelerini söyledim.Fakir de bir kenara çekilip iki rekât namaz kıldıktan sonra Peygamber’i Zişan’a(a.s) arz-ı niyaz ederek bu felâketin defi için yalvardım.Elhamdulillah denizdeki dalgalanmayla gemi o kayalıktan kurtulup limana alındı.Böylece haccımızı yapmak nasip oldu.Ya efendim…’’

İkinci hac yolculuğu 1970’li yıllarda otobüs ile oldu.Bu yolculuğu da Canip efendi şöyle anlatır:’’Ulu Cami’de oturup İkindi Namazını bekliyordum.Gönlüm hacca gitmek istiyor maddi imkânım olmadığı için gidemiyordum.

Gönlümün bu hüzünlü hali ile camide namazı beklerken tanıdığım bir şahıs elimi öperek:Bende seni arıyordum, otobüsümle bu sene hacca adam götürüyorum.Oraları bilen yol boyunca bize vaaz ve nasihat edecek sizin gibi değerli birisine ihtiyacım var.Efendi baba ne olur bütün masrafların benden, bizimle hacca gelir misin, diyerek bu fakirin gönlündeki hasrete tercüman oldu.Fakir teklifi kabul ettim.

Böylece hacca ikinci kes gitmek nasip oldu.Yol boyunca hüccac’a vaaz-ı nasihatlarımız oldu.Zikirlerle, sohbetlerle giderken ıssız, dağ başında gecenin bir yarısında otobüs mühüm bir arıza yaptı.Şoför çekici olmadan gitmenin imkânsız olduğunu söyledi.Bulunduğumuz yer çok tehlikeli eşkiyanın olduğu bir yermiş, can ve mal güvenliğimiz tehlikedeydi.Otobüsün sahibi hacı efendi fakire gelerek durumun vahametini anlattı.

Fakirde şoföre dünya kelâmını konuşmadan arabayı sürmesini söyledim.Allah’ın(c.c) izniyle otobüs hareket etti, sabaha karşı şehre yaklaştık.Otobüs orada kaldı.Çekiciyle tamir haneye götürüldü.’’Bu yolculukta bulunan Kemal Paşalı hacı efendinin anlattıkları ise şöyledir: ‘’Canip efendinin misafirleri geleni gideni çok oluyordu.Bir tüpü vardı Ya Geylâni diyerek yakardı.Gelene gidene çay, yemek ikram ederdi.Bu tüp hiç bitmeden Bursaya geldi.Efendi babaya bizim gelenimiz gidenimiz olmadığı halde kaç tüp değiştirdik, oysa senin tüpün hiç bitmedi dediğimde:Al, o tüp senin olsun diyerek bana hediye etti.’’

PEYGAMBER(s.a.v) 11 GÜN DERGAHTA MİSAFİR ETMESİ

Dergâhın girişindeki küçük odada Allah Resulünü manen on bir gün misafir etmesini şöyle anlatırdı.’’Allah Resulü(s.a.v) bu odaya gelip şurada oturdu fakir ayakta el pençe duruyorum.Onunla gelen bir başka şahıs Peygamber’e(s.a.v) ortalığın çıplaklığından şikâyette bulundu.Bu konuşmadan sonra fakir cesaret alarak Peygamber’in(s.a.v) elinin içini öperek Medine’ye yerleşmek için izin istedim.

Allah Resulü(s.a.v):Senin yerin burası diyerek, gömüldüğü yeri göstermiştir. On bir gün boyunca Peygamberle (s.a.v) geçen süreden sonra Canip efendi derki:’’Vücudum yanıyordu ne uyku geliyor nede canım bir şey yemek istiyordu.Odanın bir o tarafına bir bu tarafına giderek elimde mashar vurarak o divanı yazdı bu fakir.’’Peygamber’i(s.a.v) manen misafir ettiği oda aylarca miski amberler gibi koktuğunu bütün ihvan söylerdi.Yıllar sonra canip efendi Peygamber’in(s.a.v) işaret ettiği yere sırlanmıştır.

Canip efendi ile yaptığım bir sohbette bu fakire şunu söylemiştir.’’Tahsisi nimet için söylüyorum, istediğim zaman Peygamberimizle(s.a.v) görüştüğünü fakat rahatsız etmekten çok çekindiğini söylemiştir.’’ Hatta bir keresinde ilâhiyattan bir profesör dergâha gelmişti.Efendi ile yaptığı bir sohbette efendinin söylediği hadise itiraz etti, uydurma dedi.Efendi sert bir şekilde profesöre’’Biz bizzat peygamber(s.a.v) e sorarak femi saadetinizden şu söz sudur etmiş midir deyip teyit almadan hiçbir hadisi anlatmayız’’dedi.O konuşmadan aylar sonra ilâhiyatçı prof. Dergâha gelip efendinin elini öperek özür dilemiş ve hadisin senedine ulaştığını anlatmıştı.

BU GÜN SANA ÇOK KIYMETLİ MİSAFİR GELECEK

Canip efendi anlatıyor’’Ladikli Ahmet ağa Hızır(a.s) tarafından 1.Dünya Savaşında yaralıyken tayyi mekânla kurtarılıp tedavi edilmiş ve Hızır(a.s)nin manevi terbiyesine geçerek ricalullah gurubuna dahil olmuştur.’’Bir gün Ladikli Ahmet ağa’yı ziyarete gittim.

Dünya aleminde birbirimizi tanımayız.İkindi namazında camide buluşup evine gittik.Bir keçisi vardı, süt sağdı fakire ikram etti.Ve fakire’ kusura bakmayın bu günler de Cezayir meselesiyle çok meşgulüm,(Cezayirli Müslümanlar, Fransız işgaline karşı kurtuluş mücadelesi veriyorlar.

Ladikli Ahmet ağa’da manevi yardıma tayyi mekân yaparak oraya gidermiş) bundan dolayı keçime ot veremiyorum, hayvancık zayıf düşmüş sütü de pek yok’ diyerek özür beyan etti.Manevi bir emirle bu gün kendisine çok kıymetli bir misafir geleceği bildirilmiş.Sohbet ettik gördüğüm kadarıyla ilmi yok, ümmi birisi fakat;Allah(c.c)ye öyle bir hamt ediyor ki dehşet…Bütün damarlardaki kanın zerrelerine kadar hamt ediyordu.Teslimiyetine hayret ettim.’’

VASİYETİMİ KUDDUSİ DİVANININ İÇİNE KOYDUM

‘’Mana aleminde Saidi Nursi(k.s)yi gördüm bana ‘’yakında Hakka yürüyeceksin vasiyetini ve hazırlığını yap’’ dedi.Uykudan uyandım vasiyetimi yazdım Kuddusi divanın arasına koyup sabah erkenden çarşıya indim Altıparmak caddesinde yürürken kibar meşayih den Abbas efendi ye rastladım efendiye mana aleminde gördüğüm rüyayı anlattım.Abbas efendi ‘’Müjdeler olsun Allah sana çok ömürler lütfeylemiş, bu rüya çok yaşayacağına delâlettir’’ dedi.Rüyayı gördüğümden beri altmış sene geçti halâ yaşıyorum.Kemalli bir velinin rüya tabiri ne kadar isabetli.Ya… efendim…Rüyayı tabir etmek çok önemlidir, her insana tabir yaptırılmaz.Rüya tabirinde en ehil Tarik-i Uşakiler dir.Bu selahiyet onlara verilmiştir.

FITIĞA BURHAN YAPARAK TEDAVİ OLMASI

Canip efendinin kasığında bir yırtılma olduğunu zamanla bu yırtığın büyüdüğünü ve kendisine çok acı verdiğini anlatıyordu.Kasık bağı takıp öyle dışarı çıkıyordu.Bir gün çarşıdan dönüşte yolda fıtığının çıktığını, bir türlü içeriye sokamadığını, yolun kenarına sırt üstü yatarak fıtığın yerine girmesini beklediğini anlatırdı.’’Öyle acı veriyor ki limon gibi insanı sarartıyor’’derdi.

Böyle bir zamanda dergâha bir Rufai dervişi efendiyi ziyarete gelir.Bu salâhı hal sahibi dervişle yaptığı sohbette’’Erenler tarikat-ı Rufai piri Ahmet-er Rufai(k.s)nin burhanı vardır.Bu fakirin fıtığına bir burhan yapar mısın?’’Bunun üzerine derviş Canip efendinin fıtığına burhan yapar.Elhamdülillah bir daha fıtık çıkması olmadı.Uzun yıllar sonra bahçede büyük bir taşı kaldırırken tekrar fıtık çıktı fakat bir daha bir şey yapmamış.Hakk’a yürüyene kadar.

NOT:Makamı naz da olanlar kendi ihtiyaçlarını birisini vesile ederek isterler.Rufai dervişi de bunlardan biri.

FELCİ İNCİR İLE TEDAVİSİ

Canip efendi bir ikindi sonrası dergâhın çardağında uyurken sağ tarafına nüzul indiğini uyandığında bu durumu hacı anneye seslenerek kendisine abdest aldırmasını söylemiş.Aradan geçen süre içerisinde yapılan müdahale fayda vermeyince Peygamber (s.a.v) in ‘’İncir yiyene nuzûl inmez’’hadisi aklına gelmiş ve hacı anneden incir getirmesini istemiş.Her birini besmele ile yiyerek bir müddet sonra elhamdülillâh Allahın şafi ismi hürmetine şifa bularak iyileştiğini anlatırdı.

ADAMIN DİLİNİ AĞIZINA SOKAMADIM

Canip efendi anlatıyor’’Emekli oldum devletin verdiği toplu parayla Çekirge meydanında birkaç tane bahçeli müstakil ev alabilecekken, şehrin dışında dergâha uygun olabilecek bir yeri bu kadar paraya aldım.

Satın aldığım evin sahibi hem ahiret kardeşim hem de tarikat-ı nakşiye den arkadaşım olan Avni bey dir.Bu yakınlıktan dolayı evin tapusunu almadım.Eve yaptığım tamiratlardan sonra hem dergâh hem de ev olaraktan kullanmaya başladım.

Yıllar sonra Avni bey tapuyu vermeyerek evden beni çıkarttı, paramı da vermedi.Ben de eşiği öpüp evden çıktım.’’Bu olaydan sonra dişçi Avni’nin yazanesine yaşlı bir zat gelir, dişçi koltuğuna oturarak.Dişçi Avni’ye der ki’’Ben buraya diş yaptırmaya değil Peygamber(s.a.v)in dervişlik defterinden silindiğini sana tebliğ etmeye geldim’’ der ve gider.Yıllar sonra dişçi Avni ölüm döşeğinde günlerce bağırarak bir türlü canını veremez.Canip efendi son anında yanına gider, ondan sonra dişçi Avni ruhunu teslim eder.Canip efendi dişçi Avni’nin öldükten sonra dışarı çıkan bir karış dilini içeri bir türlü sokamadığını söylerdi.

DERGÂHIN BAHÇESİNDE ARKADAN SALDIRI

Canip efendi tehetcüd namazına kalkmış abdest almak için bahçedeki çeşmeye giderken arkasından kâfir bir cinin saldırısına uğrar.Allah’ın(c.c) inayeti ve Hz. Pir’in himmetiyle o kâfir cini orada tepeler .

YILAN ÖNÜME GELDİ KAFASINI UZATTI

Canip efendi anlatıyor ’’bir gün dergâhın bahçesinde otururken çalılıklar içinden çıkan bir yılan yanıma yaklaşarak karşıma dikilip durdu.Kafasına bir böcek çengelini geçirmiş adeta beni bundan kurtar der gibi bekliyordu.Fakir cımbızla böceğin çengelini çıkarıp yılanı bu ızdıraptan kurtardım.Zavallı hayvan yavaşça çekip gitti.’’

Efendiye soruyorum:Korkmadınız mı? diye.

Şöyle cevap veriyor:’’Hayvanların hisleri kuvvetlidir.Kendilerine kötülük yapılacağını hisseder ve ona göre davranırlar.Asıl korkulacak nefsi terbiyeye girmemiş insandır’’ deyip şu kıssayı anlatıyor.’’Sakallı cübbeli bir adam varmış bir kuş ‘bu adamdan bana zarar gelmez’ diyip adamın omzuna konmuş.Adam bu kuşu tutup kanadını kırmış.Kuş Süleyman(a.s) peygambere bu adamı şikâyet etmiş.Adam yakalanıp mahkemeye çıkarılıp onunda kolunun kırılmasına karar verilmiş.Bu kısasa kuş itiraz etmiş sebebi ise ‘ben adamın sakalına cübbesine aldandım başkasının da aldanmaması için sakalını kesin cübbesini çıkartın bu ceza kâfidir’ der.’’

Efendi bu kıssayı anlattıktan sonra Yunustan şunu söylüyor ‘’Dervişlik değildir taç ile hırka

Bizde alırdık otuza kırka’’

AMELİAT OLACAKTIM GEREK KALMADI

Efendinin dervişlerinden birisi anlatıyor’’Mide kanaması sebebiyle hastanede bir hafta yattım.Filimler çekildi, tahliller yapıldı, bir ay sonrası için ameliyata karar verildi .Ertesi gün dergâha çıktım.Efendi babaya hastanede yattığımı, bir ay sonrada ameliyat olacağımı anlattım.Efendi baba hiç ses çıkarmadı, yeni demlenen çaydan bir bardak safi dem döküp ve bir yudum kendisi içip bana ’al bunu iç’ dedi.Oysa doktor bana çay, kızartma ve acılı şeyleri yasak ettiğini efendiye söyledim.Efendi ısrar ederek sertçe ‘al iç evladım’ dedi.Bende mecburen korkarak içtim.

Bir ay sonra ameliyat için hastaneye gittiğimde doktora midemde iyileşme gördüğümü ve tekrar film çekilmesini istedim.Doktor önce gerek olmadığını söyledi sonra benim ısrarım üzere mide filmim çekildi.Önceki filmle karşılaştırdığında doktor şaşırdı.’Sen ne yaptın?Miden tamamen iyileşmiş, ameliyata gerek yok’ diyerek hayretlerini bildirdi.Hamdolsun altmış yıl oldu halâ midemde bir rahatsızlığım olmadı, efendi babanın himmetiyle.’’

 

MAHKEMEDE HAKARET EDEN HAKİM BİR HAFTA İÇİNDE ÖLDÜ

Orman alanından yer çıkarıp ucuza kapatan çıkar çevreleri Canip efendinin dergâhına göz koyup almak istemişler, başaramayınca rüşvetle bazı resmi makamları kullanarak menfur emellerine ulaşmak için Canip efendiyi mahkemeye vermişlerdir.Mahkemede konuşma yapan Canip efendiye duruşma hakimi hakaret vari’’sakal bırakırsınız, cübbe giyip sarık takarsınız ama ormanın yerinede göz koyarsınız’’ gibi hezeyanlar etmiştir.

Oysa Canip efendinin yeriyle ormanın hiçbir alâkası yoktur.Efendi buna çok üzülür, teeccüt namazında Hz.Pir’e(k.s) bu hakimi havale eder(Yunus.62-63).Ertesi gün hakim felç olur, birkaç gün sonrada ölür.Bütün Adliye bu olayın manevi bir tokat olduğunu bilir.

Not:Resmi ölçümle dergâhın yerinin orman ile bir alâkası olmadığı tescil edilmiştir.

TURGUT ÖZALIN CUMHUR BAŞKANI OLACAĞINI YILLAR ÖNCE HABER VERMESİ

Canip efendi bir gün mana aleminde gördüğü rüyasını dergâhta ihvana şöyle anlatmıştı’’Başvekil Özal ile el ele tutuşmuş Ulu Camiden içeriye girdik, mihrabın önüne gelerek namaz kıldık mihrabın ortasından güneş üstümüze doğdu, fakir dua ettim Özal da amin dedi’’ bu rüyanın manâsını sorduğumuzda Canip efendi bize Özal şimdi başvekil, ondan daha yüksek makam cumhurreisliği Allah’u Alem Özal cumhurreisi olacak inşallah öyle dua ettik.Bu rüyadan üç yıl sonra Özal cumhurreisi oldu. (Cin Suresi.26-27)(Ali İmran.179)

BURADA BİR VELİYİ KÂMİLİN KOKUSUNU ALDIM

Efendi hazretleriyle Cuma namazını kılmak için Hüdavendigâr Camisine gittik.İç odalardan birinde namazımızı kıldıktan sonra cemaat dağılırken Canip efendi fakire’’Biraz oturalım evladım bir veliyi kâmilin kokusunu alıyorum, bekleyelim bakalım ne zuhur edecek’’ dedi ve bekledik.

Bütün cemaat dağıldı, kimse kalmadı.Yarım saate yakın oturduktan sonra kalktık üst kattaki müezzin mahfelin den inen beyaz sakallı yaşlı bir zatla karşılaştık.Efendiye sarılıp elini öptü.Bu zatın Nakşi meşayihinden Amasya’dan gelen Hacı Seyfettin efendi olduğunu gördüm ve hep beraber dergâha çıktık.

NOT:Efendi diyor ki;”Her velinin bir kokusu vardır.Cami’de veliler birbirlerini tanımasa da bilirler, manen birbirleriyle oyun oynar, güreş yaparlarmış.

DİKİLEN FİDANLARIN MEYVESİNİN KENDİSİNE YEMEK NASİP OLMIYACAĞINI SÖYLEMESİ

Dergâhın arka bahçesine 186 adet çeşitli meyve fidanlarını Canip efendi ile beraber dikiyoruz.Canip efendi her fidana okuduğu dua ile su döküyordu.Bu esnada ziraat mühendisi olan bir zat efendiyi ziyarete geldi.

Dikilen fidanları görünce, bu fidanların hiçbirinin tutmayacağını, çünkü bu yüksekliğe fidanların uygun olmadığını ve çukurların da yeterince derin olmadığını, köklerin üstünü toprağın tam kapatmadığını, zeminin kayalık olduğunu söyledi.Canip efendi’’Ümidim odur ki inşallah hepsi tutar fakat meyvelerini ben yiyemem de siz yersiniz’’ dedi.Gerçekten de 186 fidanın hepsi tuttu meyvesini yemek bizlere nasip oldu.Canip efendiye nasip olmadı.

BİR YIL ÖNCE ÖLECEĞİNİ HABER VERMESİ

Canip efendi, bayram namazını kılmak için 1.Murat Hüdavendigar Camisine giderken yanında bulunan ihvana’’Bu benim son Ramazan Bayramı namazımdır’’ demiştir.Gerçektende ertesi Ramazanın ilk gecesinde Hakk’a yürümüştür.

Tüm GÜNCEL MESELELER