“İmanla amel her asırda birbirine yakın iki arkadaştır.” Allah biri olmadan diğerini kabul etmez.”
İmansız amel, amelsiz iman makbul değildir. Ashab-ı Kehf hiç bir amel yapmadan yalnız imanla, bir de uyuyarak Takyanus'tan kaçıp, mağarada yatmayla Evliyalığın zirvesine çıktılar. Ama yaptıkları amel; çok kısa, öz ve hiç bir kimsenin yapamayacağı bir ameldir. Bu da Allah'u teâlâ'nın çok hoşuna gitti. Bir anda kendileri de, köpekleri de cennetlik oldular. Allah için, Allah korkusundan, Allah sevgisinden, evini, malını, mülkünü, çoluk-çocuğunu, vezirliğini (şimdiki deyimle bakanlığı) ve her şeyini terk edip, ölümü tercih ettiler. Bir daha evi ve memleketine dönmemek üzere ayrılıp bir mağarada yattılar. Bu ayrılış ve gidişi Allah rızası için oldu. Şimdi bunun gibi yapılmasına imkân yoktur!
Yunus (Aleyhis-selâm)'un kavminin kralı; insan, hayvan ne varsa her mahluku yavrusundan ayırıp; birleştirmemek, yanına getirmemek şartıyla hepsini bağırttı. Kralları: “Ben bilsem, sana Yunus'un ettiği dua gibi dua edeceğim. Yunus'u bulduğum an, iman edeceğim. Bu bağırmamızı Yunus'un ettiği dua gibi kabul eyle” dedi. Allah'u Teâlâ bunu dua kabul etti ve çok hoşuna gitti. Hiç bir amel yapmadıkları halde duaları kabul oldu. Kâfirken müslüman oldular. Ömürleri bitmiş iken uzadı. Bu da hiç kimsenin yapmayacağı, yapamayacağı en zor, kısa öz ve en büyük bir ameldir.
Abdest, namaz, oruç, hacc vesairelerden maksad:
1- Allah'u teâlâ'nın korkusundan, sevgisinden, herşeyindengeçebil
mek.
2- Cezbe hâli; bir kimseye gelirse, kendi kendini, olduğu yeri, herkesi, ne yaptığını, ne kadar zamanın geçtiğinin farkında olmaz. Bu da yine aşırı derecede Allah'u teâlâ'nın korkusu ve Allah sevgisinden olur.
Bazı kimselerde yukarıdaki hallerin hiç biri olmadığı halde: “ibadet devri geçti, iman kurtarma devri başladı” demeleri en büyük hatadır!
Allah'u teâlâ kula vereceği dereceyi, çalışa-çalışa, olgunlaşa-olgunlaşa 60 senede verir. Yine daha evvel çalışıp, olgunlaşırsa 40 sene de verir. Çalışıp daha evvel olgunlaşırsa 20 senede, 10 senede, 5 senede, 1 senede, 1 saatte, 1 anda da verir.
Yunus (Aleyhis-selâm)'un kavmi ve Ashab-ı Kehf'in yaptıkları gibi olursa verir. Onlarında o yaptıkları en büyük ibadettir.
Bir Şeyh'in yanına bir mürid gelir. Şeyh, tarlada müridlerine mercimek yolduruyor. Gelen müridi, sofraya çağırmayı unuturlar. Mürid'in karnıda aç. En son artan yemeği köpeğe yal olarak dökerler. Mürid kendi kendine “senin layığın bu köpekle yal yemektir” diye düşünür. Köpekle beraber yal yer. Şeyh bunu görür, içi yanar. “Yaktın beni Köse!” der. O anda altmış yıllık müridleri geçip, irşâd ve çok büyük bir zat (halife) olur. Yaptığı kısa, öz, fakat nefise çok ağır gelen; kibri, gururu kırıcı bir iştir. Mürid; Allah'u teâlâ'nın ve Şeyh'in bir anda gözüne girer. Onun için şeyh'in yaptığı duayı Allah'u teâlâ red etmez. Duası kabul olur.