Sıcak yaz günleri. Sarı sıcak… Mübarek Ramazan tam da bu sıcak günlerde misafir oldu bizlere. Şimdi geçip gitti gönlümüzün yollarından kutlu bir yolcu gibi. Gelişiyle sevindik, hüzünlendik gidişiyle. Ramazan’ın varlığıyla şerefleniyoruz, şereflendiriyor hepimizi. Nefsin, heva-ü hevesin karanlık kuyularından inancın, sabrın, direnmenin ipine sımsıkı sarılarak çıkıyoruz aydınlığa. Oruçla aydınlanıyoruz. Ruhumuz ışıldıyor adeta oruçla. Durup nefes alıyoruz yaşamak denen debdebenin, gürültünün içinde. Durdurup hayat denen gürültüyü içimize doğru bir yürüyüş… Tevazuun, merhametin, sadeliğin, tevhidin kılavuzluğunda bir iç yolculuğu, içe yolculuk… Yüce Yaratıcıdan bir armağandır bize gelen, bizi kuşatan, bizi tutan Ramazan-ı Şerif. Bir büyük lütuftur Oruç; İslam’ın garip gönüllülerine, yeryüzü yolcularına, inanmanın derin hüznünü içinde hissedenlere…
Ramazan geldi yine sarı sıcaklarda. Ne de güzel geldi. Ramazan gitti. Ne de mahzun gitti. Oruçluyken belki de uzun gün boyu en çok suyu aradık. Suya hasrettik gün boyunca. Bir bardak soğuk su… Kerbela Çölünde Hüseyin de hasret kalmıştı bir bardak suya. Zulme başkaldırıdaki, kıyam orucundaki Hüseyin. “Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Kerbela’yı ansın.” diyordu Hz. Fatıma’nın ciğer paresi, şehitlerin şahı Hüseyin. Aliyyü’l Mürteza’nın göz nuru Hüseyin. Kerbela çölünde susuz kalmıştı Hz. Resul’ün torunu. Cennet çocuklarının efendisi Hüseyin Kerbela’da bir bardak suya hasret… Sular sızılar Kerbela’dan beri. Sular sızılı…
Kerbela… Tarihin yüreğinde derin bir sancı. Zaman denen ulu kâtibin kalemindeki bir ince sızı. Yürekleri dağlayan, yüreklerin dağlandığı çığlık. Arş-ı âlâyı kaplayan ve hiç dinmeyecek olan çığlık. Yerin, göğün, vicdanın, vicdanı olanların en derinden sarsılışı. En derinden titreyişi insanlığın. İnsanlığın yüreğinde durmadan, durmaksızın kanayan yara. Ümmet-i Muhammed’in bilincinden sızan kan. Ümmetin gözünden her dem akan yaş. Bir uzun yas. Bir kanlı gözyaşı…
Kerbela… Boğazda düğümlenen hıçkırık. Kalemin, kâğıdın bile anlatmaktan hicap duyduğu büyük dramımız. Evladı Haydarın gönlümüzü paramparça eden serencamı. Gönül zembereğinin darmadağın olduğu an. “Gözel Ağam Huseyn” in, Peygamberler Şahı’nın dizinin dibinde yetişen Hüseyin’in şehadet şerbetini nuş ettiği bela çölü. Zalimliğe, haksızlığa, adaletsizliğe, her türlü iktidar oyununa isyanın, başını seve vermenin adıdır Kerbela. İnancın derin çığlığının bir isyan çağlayanına dönüştüğü yerdir orası. Evladı Ali’den, Ehl’i Beyt’in mazlumlarından bir damla suyun sakınıldığı utancın tarihin dört yanına sindiği yerdir Kerbela.
Hz. Hüseyin. Resul-i Ekrem’in ciğerparem dediği sevgili torunu. Kerbela’da aklın, vicdanın izanın kabul edemeyeceği türlü işkencelerle, açlıkla, susuzlukla şehit edilen Ehli Beyt’in nazlısı. Kerbela’da kanla sınanan Hamse-i Âl-i Abâ… Kerbela Çölü’nde bedeni kılıç darbeleriyle şerha şerha yarılan peygamber torunu.
“Düştü Huseyn atından Sahrayı Kerbela’ya/ Var Cibril haber ver Resul-i Enbiya’ya” diyordu Kazım Paşa. Düştü Huseyn… Huseyn… Ay vurur Kerbela yazılarına geceleyin. Hüseyin’in kanıyla sulanmış Kerbela yazılarına. Ayın şavkı düşer kan kızıllığına. Ayın şavkı düşer kandan bir derya olmuş Kerbela’ya. Hüseyin’in dudakları kurumuş susuzluktan. Yezit’in yüreği zalimlikten… Yezit’in yüreği…
Bir seher yeli eser Kerbela yazılarından. Bir seher yeli… Hüzün makamında… Hüzün… Bir turna olup uçar Hüseyin. Kanadı kırık bir turna… Gelir konar yüreğimize hüzün makamında. Gelir konar… Yanar kavruluruz Hüseyin’in ateşinde. Yanar kavrulur… Yanarız Ortadoğu’da. Yanar Ortadoğu… Yanmak imiş yazgımız. Yanmak…
Zaman, ateşten bir ırmaktır Ortadoğu’da. Ateşten bir ırmak... Sular dindirmez susuzluğumuzu. Sular susuzluğumuzu… Yandıkça yanarız. Yandıkça yanar… Sular kandan akar. Sular kandan… Kandırmaz sular susuzluğu. Sular susuzluğu…
Mazlumlar Şahı Huseyn binlerce yıl öteden dinmeyen bir sızıyı sesler. Coğrafyamızın kaderini… Acının sevinçle, sevincin gözyaşıyla, gözyaşının kanla karıldığı coğrafya… En çok ta mazlumların, gariplerin yüreğinin sızladığını…
*********
Hz. Hüseyin bir çağrıdır bize çağlar ötesinden. “Şehadet bir çağrıdır.” O’nun serüveni bir folklorik öğe, bir mitolojik metin değildir. Bütün canlılığıyla yaşayan, bize örneklik teşkil eden bir hayattır. Zulme, tuğyana, sömürüye isyandır O’nun mesajı. Hüseyin’i merkeze almak mücadeleyi, direnişi göze almak demektir. O zalimliğe boyun eğmemiştir. Kanıyla ödemiştir kutlu mücadelesinin bedelini. O’nun öğretmeni Hz. Muhammet’tir. O’nun rahlesi tedrisinden geçmiştir. Bir çocuk nasıl yetişirse öyle yaşar. Şehadet kültürüyle yetişen zulme itaat etmez. Zalimi alkışlamaz. O’nun hayatını bir masal metnine dönüştürmek, mücadelesinin özünden koparmak O’nu ikinci kez katletmek anlamına gelir.
“Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Kerbela’yı ansın.” demişti Hz. Hüseyin. Her su içtiğimizde analım O’nu. Hatırlayalım cennet çocuklarının efendisini.
Selam olsun O’na ve Kerbela mazlumlarına!