DÜNYAYI OKUYAMIYAN CAHİLLER BARİ TARİH OKU
Canibim.Com

DÜNYAYI OKUYAMIYAN CAHİLLER BARİ TARİH OKU - Canibim.Com

Orta Asya’nın ortak kümesi…

-Nedret Ersenal

 

Kimi sayarsanız; Çin, İran, Pakistan, Rusya, vs…

Doğu’dan gelen oyuncuların tamamı, Afganistan’daki sürecin, ‘yabancıların varlığı ve müdahalesi’ olmadan ilerlemesi gerektiğine inanıyor…


‘Yabancılar’daki gizli özne ABD.. Sonra Batı. Böylece oyun alanı Afganistan görünse de Orta Asya oluyor…

Batı ve Doğu’nun mutabık kaldığı konular da var; müstakbel Afgan hükümetinin ‘kapsayıcı’ olması gibi. Hepsi söylüyor, ne demek olduğunu evvel paylaştık…


Moskova, bizzat Devlet Başkanı’nın ağzından, “Taliban, kimi küçük bölgeler hariç Afganistan’ın neredeyse tamamını kontrol ediyor. Madem öyle, gerçeklerden hareket etmeliyiz. Rusya, Afganistan’ın parçalanmasını istemiyor. Bu olursa, konuşacak kimse kalmaz”…

Yani Kremlin’in gerçeği şu; ‘Taliban’la yürüyelim’…

***

Son hafta gelişen, kronolojiye eklenmesi şart önemli olaylar var…

Biri, Pakistan istihbarat servisinden, içinde önemli rütbelerde görevlilerin de bulunduğu heyetin Kabil’e gelmesi. (04/09)

Uçaktan inerken, ‘merak etmeyin, her şey yoluna girecek’ dediler!..

Bir başkası, İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab’ın resmi gündemde bulunmayan İslamabad ziyareti. (03/09)


Pakistan’ın Taliban üzerindeki gücünü çok yazdık. Belli ki Londra, bu etkinin uygun yönde kullanılması için neler yapılabileceğini ölçmeye çalışıyor. Emin olun ziyaretin içinde Amerika da var; onun himayesinde/kontrolünde demiyorum. Tersine.. İngiltere’ye yaslanarak sürece yamanmaya çalışıyor…


Kolaylıkla çıkarabiliriz, ABD, Taliban ile en azından ‘faydacı’ ilişki kurmaya çoktan hazır. Bu da bizi Afganistan içindeki kimi direniş noktalarının genele sirayet etmesini zorlaştıracağı hatta Pençşir’de görüldüğü üzere sonlandıracağı gerçeğine taşıyor.


ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın, “Hangi hükümet olursa olsun ne yaptığına, hangi politikaları izlediğini bakıyoruz. En önemlisi bu”…

Yani, hükümetin ‘kim/ne’ olduğu önemsiz değilse de ikincil. Rusya’nın bahsettiği gerçek de bu işte.

Pakistan’ın da hükümet açıklanmadan evvel Taliban’a direniş gösteren bölgelerde huzursuzluğun sona erdirilmesini istediği kesin…

***

Amerika’nın para kurumlarını Taliban’ı bunaltma adımlarına teşvik etmesine rağmen, ‘boğma teli’ kullanmadığı ortada. ABD’nin özel girişimlere Afganistan’a yardım için ruhsat vermesi bunun işareti…


Üzerine, Birleşmiş Milletler’in ülkedeki insanî krizi önlemek, buna büyük ve hızlı para bulmak için ay ortasında bir bakanlar zirvesi düzenleyeceği eklendiğinde, ağızları ne söylerse söylesin, “Taliban gerçekliğine uyum sağlamaya çalıştıkları” belli oluyor…


Böylece direniş hareketleri bir tür detaya dönüşüyor, ‘isyanın’ büyüme ve genişleme ihtimali azalıyor. Herkes yeni Kabil hükümetini/kabineyi bekliyor. ‘Kapsayıcı’ da olursa tadından yenmeyecek…

Ortaya çıkan durum bu köşenin müdavimleri için sürpriz değil. Bizzat Afganistan’da, Kabil’de bulunanların dahi ancak dün yazabildikleri, ‘Batılılar dahil herkes Taliban gerçeğini kavradı, ona göre hareket edebilirler’ paylaşımları bu zaviyeye göre bayat kalıyor…

***

Dosyaya biri doğudan diğeri batıdan iki sayfa daha ekleyelim…

Birincisi Çin-İran ilişkilerinin Afganistan bağlamında yeni bir stratejik boyuta atladığını gösteren gelişmelerdir…

Ağustos içinde İran ve Çin liderlerinin yaptığı telefon görüşmesi, iki ülke ilişkilerinde daha ileri bir safhanın giriş bölümü kabul ediliyor; Tahran ve Pekin için bu ‘yüksek stratejik ortaklık’tır.


Her iki taraf, ‘tek taraflılığa, zorbalığa, hegemonyaya karşı ortak çıkışlarını devam ettireceklerini kayıt altına alıyorlar.. Ve bu tek adresi, ABD’yi işaret ediyor…

Afganistan özelinde; ülkenin hem siyaseten hem ekonomik yeniden yapılanmasında, Taliban yönetimine beraber destek vereceklerini açıkça söylüyorlar.


Yine her iki ülke, çekilmesine rağmen ABD’nin ülkede süreci baltalayacak işler yapmamasını ikazen kayda geçiriyorlar. (03/09, Çin Dışişleri Bakanlığı açıklaması.)

Taliban’ın Çin’e açık çek vermesinin ardından, İran’ın çizgiyi tamamlamasıdır. Pakistan’ın da bu kümeye katıldığına ilişkin çok karine bulunuyor…


Esasen, geçtiğimiz Pazartesi günü, doğrulanmamış kaynaklara göre Taliban’ın hükümeti duyuracağı törene, Çin, Rusya, İran, Pakistan, Türkiye ve Katar’ı resmen davet ettiği söyleniyordu. Davet ayrı konu ama bu kümenin, Afganistan ve Orta Asya için daha önde giden bir portföy oluşturduğu kesin.

***

İkinci nota gelince…

Pazar günü Taliban sözcüsü Zabiullah Mücahid, Alman Welt am Sonntag gazetesine bir röportaj verdi; Almanya’nın Afganistan’da hoş karşılanacağını, güçlü, resmî diplomatik, ekonomik ilişkiler istediklerini, malî, insani, tarım, eğitim alanlarında işbirliği beklediklerini söyleyerek, ‘ekonomik hedefleri’ de vitrine koydu.


En ilginç ifadesi şuydu; “Bir zamanlar Almanya’nın Afganistan’da olumlu algısı vardı. Sonra Amerika’ya katıldı. Ama şimdi affedildi”…

Berlin ‘resmen tanıyamasa’ da, Afganistan’da olmak istiyor; Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Siyaseten mümkün olsa ve güvenlik sağlansa, Alman büyükelçiliği tekrar Kabil’de olmalı” dedi.

***

Üç tane de netameli konu var…

İngilizler’e kıyasla Almanların bölgede zayıf kaldığı söylenebilir ama gerçekte Berlin istihbaratı ‘Amuderya-politik’, konusunda uzmandır! İran’ı da keser! Şimdilik ellemeyelim.

İkincisi, Pakistan-İran meselesidir. Afganistan’da anlaşamadıkları ‘yerler’ ver. Yansımalarını göreceğiz…


Üç, yine İngiltere; Londra Pazartesi akşamı Afganistan konusunda ‘küresel bir koalisyon’ kuracağını açıkladı!

Ama yerimiz bitti…

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ABD’nin 21. yüzyılı neden 20 yılda bitti? İslâm’la savaş planı Batı’yı nasıl tüketti? Türkiye neden yükselişe geçti?

İbrahim Karagül

 

Aslında bugünlerin geleceği daha 1996’da belliydi. Sovyetler çöktükten sonra ABD ve Avrupa, dünyanın rakipsizleriydi ve kendilerine göre bir yüzyıl formatlayacaktı. Önlerinde duracak hiçbir güç yoktu.


Batı sömürge tarihinde yeni bir aşamaya geçiliyordu. Dünyanın geleceği yeniden kuruluyor, Batı dışındaki medeniyetler yine toprak altında kalacak, bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktı.

Kontrolsüz saldırganlık: Arsız, bencil, kibirli… Ve Müslümanların öfkesi.


Zaten ellerinde bunun için yeterli araç gereç, güç ve zenginlik vardı. Ortada bir tehdit görülmüyordu. İşte ABD’nin ve Avrupa’nın arsızlığı, bencilliği, kibri ve açgözlülüğü bu yüzden bir kez daha kontrolsüz bir saldırganlığa geçiyordu.


Tek bir hareketlenme vardı; İslâm dünyasında bir başkaldırı, bir öfke, bir hesaplaşma, bir adaletsizliğe ve fakirliğe karşı dik duruş filizleniyordu. Monarşiler, zorba yönetimler, özgürlük yoksunluğu, en önemlisi de gelir adaletsizlikleri Müslüman dünyanın öfkesini besliyordu.


Büyüyen tehlikeyi gördüler. Önce aydınları satın aldılar.

Ama bence öfkenin asıl kaynağı Batı’nın sömürge geçmişiydi. Müslüman dünya, zenginliklerinin talan edilmesine, kukla yönetimlerle sürdürülen köleliğe karşı isyan ediyordu. Bu kanlı pazarlıkların sona ermesini istiyordu.


Bu tehlikeyi gördüler. Büyümeden bitirmek için; 1996’dan sonra “radikal İslâm”, “fundamentalist İslâm”, “İslâmcı terör” “cihatçılar”, “küresel terörle mücadele” gibi kavramları ürettiler.

Önce Müslüman dünyanın aydınlarını “satın aldılar”. Sonra siyasilerini satın aldılar. Tehlikeyi içeriden durduracaklar, zihinlerde bitireceklerdi.


“Yüz yıllık kuşatma” planladılar.

İkinci olarak “yüz yıllık bir kuşatma” planını devreye aldılar. Fas’tan Erndonezya’ya Müslüman kuşağı çevrelediler. Bir olağanüstü hal düzeni uyguladılar. Ülkeleri işgal ettiler.

İç savaşlar, mezhep savaşları çıkardılar. “İslâm’la savaş”ı öyle bir öfke ile yürütüyorlardı ki, korkunç insanlık suçlarına imza attılar.


Üçüncü olarak cemaatlerle, örgütlerle sızdılar, kitlelerle birlikte hareket edip onları yönetme yoluna gittiler. Yükselen dalga ile hem içeriden ve dışarıdan savaşacak hem de onları yönetmeyi bileceklerdi.


Akın akın geliyorlar, talana koşuyorlardı…

Batı bu tehlikeyi de durdurabilirse, hiçbir engelle karşılaşmadan kendi düzenini, dünya düzeni olarak yeniden kuracaktı. Bu yüzden Yeni Amerikan Yüzyılı projeleri ürettiler. Her şeyi bir medeniyet kimlik, hayat tarzı olarak planladılar.


Kendilerinden öyle emindiler ki; şımarıkça her şeye müdahale eder, herkesin hayat tarzını kontrol eder hale geldiler.

Ordularıyla, âkil adamlarıyla, sivil kuruluşlarıyla, istihbaratlarıyla yağmur gibi Müslüman topraklarına aktılar. Talana koşuyorlardı! Şehirleri harabeye çevirip, milletleri aşağıladılar.


Batı’nın 21. yüzyılı sadece 20 yıl sürdü. Peki neden?

Ama 1996’da başlayan coşkulu saldırganlık daha 20 yıl geçmeden korkunç bir hayal kırıklığı ile sona erdi. Batı’nın 21. yüzyılı sadece 20 yıl sürebildi. Küresel imparatorluk planı şoke edici sonuçlarla büyük bir hayal kırıklığı ile bitti. Peki, ne oldu?


1- ABD 21. yüzyılı okuyamadı. Dünyayı küçümsedi. Gücünü sınırsız zannetti. Batı dışı medeniyetlerin siyasi tarihini, kimliğini, gücünü algılayamadı. Ya da onları ezebileceğini düşündü. Küresel iktidarı bölüşmedi. Kendini dünyanın sahibi gördü. Her ülkeyi, her milleti yönetebileceğini, küresel finans ve kaynakları kontrol edebileceğini hesapladı.


Medeniyetler savaşı çıkarıp intihar ettiler. İslâm’la savaş kazanılamaz.

2- Batı (ABD ve Avrupa) bir dine karşı savaşın asla kazanılamayacağını göremedi. İslâm’la savaşın onu bitireceğini okuyamadı. Medeniyetler savaşı çıkararak intihar etti. Eski dünyanın yeni cümlelerle, iddialarla çok güçlü biçimde geri döndüğünü kavrayamadı. Yüzyıllardır devam eden kanlı sömürge geleneğine, son dünya savaşlarını kazanmanın kibrine kapıldı.


3- Batı (ABD ve Avrupa) İslâm’la savaşırken Çin’in, Rusya’nın, Hindistan’ın, Türkiye’nin ve benzer ülkelerin kendi dinamikleriyle yükselişini ıskaladı ya da küçümsedi. Dünyanın Batı’ya duyduğu öfkeyi hesaba katmadı. Bu öfke ona çok pahalıya maloldu.


Türkiye uykularını kaçırıyor

Ve Batı’nın 21. yüzyıl yeni sömürge planları büyük bir çöküşün kapılarını açtı. Artık Batı dışında bir dünya yükseliyor. Çin ve Doğu Asya, Rusya ve Türkiye’nin öncülük ettiği Batı’nın uykularını kaçıran bir dünya şekilleniyor.


ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini Taliban’a indirgeyenler yanılacak. Orta Asya’yı tamamen kaybettiğini çok yakında anlayacak. ABD’nin Ortadoğu ve Afrika’da da kaybedişleri ve çekilmeleri çok kısa zamanda başlayacak.


Türkiye dünyanın eksenini değiştirir. Bu aklı kavrayın!

Batı’nın artık savunmaya geçtiğini, varolanı korumaya odaklandığını, dünya düzeni diye bir hedefinin kalmadığını, zaten bu iddialarının da ciddiye alınmadığını, bazı ulusların hızla yükseldiğini ve yoluna öyle devam edeceğini artık anlamamız lazım.


İşte Türkiye, bu yükselen ülkelerin yıldızıdır. Bunca saldırının, içeriden ve dışarıdan müdahalenin tek sebebi bu yükselişi durdurmaktır. Çünkü Türkiye, yüzyılların imparatorluk aklıyla hareket ediyor.

Yeryüzünde bu birikime sahip çok az ülke var. Çünkü Türkiye’nin yükselişi, bütün coğrafyanın yükselişi demektir. Bu da Batı’ya en büyük darbe anlamına geliyor.


Sadece PKK ve FETÖ mü! Kimler kimlerle saf tuttu?

1996’da İslâm’la savaşı neden başlattılarsa şimdi de Türkiye’yi durdurma telâşları bundandır. 1996’da Batı’nın küresel düzeni için saf tutanlar, bugün de aynı yerde Türkiye’ye karşı saf tutuyor.


İçeridekileri kastediyorum. Bunların sadece PKK ve FETÖ’cüler mi olduğunu sanıyorsunuz.

Ama Batı’nın Türkiye’yi durdurma planı da onlar için büyük bir şokla sonuçlanacak! İçeride kimlerin kimlerin düdüğünü çaldığına çok dikkat etmek gerekiyor.

“Türkiye durdurulamaz” sözünü bu yüzyılda herkes öğrenecek.

 

İngiliz’lerin yeni dünya planı deşifre oldu! Türkiye detayı gündeme oturdu

İngiltere'de bulunan ve dünyanın en iyi üniversitelerinden birisi olarak kabul edilen London School of Economics'in kurduğu Global Risk Insights, yeni dünya düzeninde Ankara’yı da yazdı. Artık küresel olarak çok kutuplu bir sisteme gidildiği ve Türkiye'nin bu yeni düzende artan öneminin tüm hesapları karıştırdığının vurgulandığı analizde, ABD'den Suudi Arabistan'a, Avrupa'dan BAE'ye kadar tüm güçlü devletlerin Türkiye ile anlaşma yoluna gitmeye çalıştığı belirtildi.

Hugo Blewett-Mundy'nin 'Erdoğan, Afganistan'daki stratejik fırsatı değerlendiriyor' başlığıyla kaleme aldığı analize göre, hiçbir ülke Afganistan'daki krizi Türkiye kadar iyi okuyamadı.

 

Analizde atılan adımlarTaliban'ın kontrolü devralmasının ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO müttefikleri tahliyelerini tamamlarken Türkiye'nin Afganistan'da diplomatik varlığını sürdürmesine karar verdi.

 

Türk dış politikasındaki bu gelişme, Ankara'daki stratejik düşüncedeki değişimin bir parçası olarak görülebilir. Afganistan'daki durum kötüleşirken Erdoğan, ülkesinin stratejik bölgesel önemini yeniden canlandırma fırsatını değerlendiriyor.

 

Soğuk Savaş sonrası düzenin değişmekte olduğu açık. Afganistan ve Irak'ta yürütülen maliyetli savaşları, ABD'nin uluslararası güvenlik meselelerindeki üstünlüğünü sorgulanır hale getirdi.

 

ÇOK KUTUPLU SİSTEMDE TÜRKİYE FIRSATI DEĞERLENDİRİYOR Rusya ise sınırlarının dışında hareket etmekten korkmuyor ve Çin de dünyanın en büyük ekonomisi olmak için iyi bir konumda. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ülkesini gelişmekte olan çok kutuplu sistemde önemli bir bölgesel oyuncuya dönüştürme fırsatını değerlendiriyor. Erdoğan, kuzeydoğu Suriye'ye müdahalesinin ardından, Rusya ile Türkiye'nin güney sınırındaki Kürt unsurlarının çıkarılması konusunda başarılı bir anlaşma müzakere etti. Benzer şekilde, Libya'da Ankara, Moskova ile uzun vadeli bir barış anlaşmasında kilit bir arabulucu oldu.

 

Kıbrıs'ın enerji kaynakları meselesine gelince, Trablus'ta BM tarafından onaylanan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (GNA) Türkiye'nin desteği, Ankara'yı deniz sınırının belirlenmesinde güçlü bir konuma yerleştirdi.

 

ERDOĞAN, ABD'Yİ TEKRAR DÜŞÜNMEYE ZORLADI Erdoğan için sorun yaratma riskine rağmen, Afganistan'daki kriz, Ankara'nın koz elde edebileceği yeni bir bölgesel dinamik yaratıyor. Türkiye'nin Afganistan'daki diplomatik varlığını sürdürme kararı, Erdoğan'ın ABD'nin güvenlik endişelerini tekrar ele almasına yol açtı.


Bu yılki NATO zirvesinin ardından ilgili Türk ve ABD savunma bakanlıkları, ABD'nin çekilmesinden sonra Kabil'de bulunan Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğinin sağlanması konusunda olumlu görüşmelerde bulundu.


n'ın Taliban ile havaalanının gelecekteki güvenliğini tartışma girişimi, Türk-ABD ilişkilerini düzeltmeye yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Türkiye, bu tür görüşmeleri yaparken, Biden yönetiminin Afganistan'a insani yardım arzının devam etmesini sağlama hedefini kolaylaştıracak bir konumda.

 

AVRUPA GÖÇ ANLAŞMASINI GÖZDEN GEÇİRMEK ZORUNDA KALDI Türkiye'nin Afganistan'daki taahhüdü, Ankara'ya Avrupa Birliği ile oynadığı önemli rolü yeniden canlandırma şansı da veriyor. Ankara, Avrupa'ya düzensiz göçün yönetiminde Brüksel için önemli bir ortak oldu. Son gerginliklere rağmen, Afgan krizinin bir sonucu olarak mülteci akını riski, Brüksel'in Ankara ile 2016 göç anlaşmasını yeniden gözden geçirme baskısı altında olduğu anlamına geliyor.

 

Bundan tam anlamıyla yararlanan Erdoğan, televizyonda yaptığı bir konuşmada AB'yi ülkesinin 'Avrupa'nın mülteci evi olmak gibi bir görevi, sorumluluğu veya zorunluluğu olmadığı' konusunda uyardı.

 

Ortadoğu'da İran'ın etkisi, Ankara'yı gerilimi azaltmak için iyi bir konuma getirdi. Tahran, Ağustos ayında NATO'nun geri çekilmesinden önce Afganistan'daki varlığını artırmak için hamleler yaptı.

 

TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL ÖNEMİNİN ARTMASI HESAPLARI KARIŞTIRDI Körfez İşbirliği Konseyi, BAE-İsrail anlaşmasının bir sonucu olarak Katar'a yönelik ablukayı kaldırdı. Biden yönetimi İran nükleer anlaşmasını yeniden kurmayı planladığı için, Suudi Arabistan bu yumuşak duruşun Washington ile olumlu ilişkileri körükleyeceğini umuyor. Suudi Arabistan'ın, Afganistan'da İran'a karşı koymak için Türkiye'ye ihtiyacı olacak gibi görünüyor.


Afganistan'daki kriz, Türkiye'nin stratejik bölgesel önemini artıran jeopolitik bir yeniden hesaplamayı zorunlu kıldı. Afganistan'daki Türk diplomatik varlığının devam etmesi, bölgeyi istikrara kavuşturmak için Ankara ile çalışmanın AB ve ABD'nin çıkarına olacağı anlamına geliyor.

 

ABD-Türkiye ilişkilerinde bir gerilim kaynağı olmaya devam eden Rusya'dan S-400 füze sistemi alımına rağmen Washington, Türkiye'nin Afganistan'daki istikrar sağlayıcı rolünü memnuniyetle karşılayabilir.

 

Ayrıca, Türkiye'nin Pakistan ile çıkabilecek bir krize yönelik gösterilen çabaları koordine etmesi, Ankara'nın Orta Asya'daki Çin etkisine yanıt vermede de kilit bir rol oynadığı anlamına geliyor. Avrupa Birliği de kendi adına, Türkiye'nin dahiliyetini bölgesel güvenliğin anahtarı olarak görüyor.

 

TÜRKİYE İLE ANLAŞMAK İÇİN SIRAYA GİRİYORLAR Körfez ülkelerine gelince, İran'ın Afganistan'da ortaya koyduğu zorluk, Türkiye'nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek için iyi bir konumda olduğu anlamına geliyor. Katar ablukasının sona ermesi, Türkiye-Suudi ilişkilerinin yeniden inşasının önündeki önemli bir engeli kaldırdı

 

Riyad'ın müttefiki Mısır da Doğu Akdeniz'deki gaz kotaları konusunda Türkiye ile uzlaşmaya varma isteğini dile getirdi. Son olarak, yaz aylarında BAE, ekonomisinin Kovid-19 salgını nedeniyle darbe almasından sonra Türkiye ile yeniden ilişki kurmak için hamleler yaptı.

 

Soru, Erdoğan'ın Batı ve Körfez ile ilişkileri normalleştirme çabalarını geliştirip geliştiremeyeceğidir. Afganistan'daki durum kötüleşirken, Türk Cumhurbaşkanı bunu yapacak güçlü bir konumda bulunuyor.

 

Rus ismin Türkiye itirafı gündeme oturdu: Planlar tehlikeye girdi

Rus siyaset bilimci Mihail Magid, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ savaşı sonrası Türkiye'nin küresel bir güç haline geldiğini ve bu durumun Rusya'nın bölgedeki planlarını tehlikeye attığını söyledi.

2021-09-18 13:11:00 -

Rus siyaset bilimci Mihail Magid, Türkiye'nin Karabağ savaşı sonrası Güney Kafkasya'da küresel güç haline gelmesi Rusya'nın bölgedeki ana stratejisini tehlikeye attığını söyledi.

Rus siyaset bilimci Mihail Magid, Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, Güney Kafkasya ve Afganistan'da yaşanan gelişmeler hakkında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.


"Türkiye'nin Afganistan'daki pozisyonu güçlü"

Rus basınına konuşan Magid, "Afganistan'da Türkiye ve Rusya arasında bir rekabet sözkonusu mu?" sorusuna, "Türkiye'nin pozisyonu Afganistan'da daha güçlü. Örneğin, Taliban, Kabil havaalanını yeniden açmak için Türkiye'den teknik yardım istedi. Ancak asıl mesele şu ki Pakistan şu anda Taliban'ın önemli ortağı. Katar da Taliban'ı destekliyor. Dolayısıyla Pakistan ve Katar bugün Türkiye'nin başlıca uluslararası ortaklarıdır. Ve hiç şüphe yok ki Türkiye'nin yeni Afganistan'da Rusya'dan daha fazla şansı var" dedi.


"Yeni bir blok oluşturuyorlar"

Dünyada yeni bir blokun şekillendiğini belirten Rus siyaset bilimci, "Türkiye şu anda Pakistan, Katar ve Azerbaycan'la kendi askeri-politik bloğunu oluşturuyor. Teoride Afganistan bunun bir parçası olabilir" dedi.


"Türkiye küresel bir güç haline geldi"

Güney Kafkasya bölgesinde Türkiye'nin küresel güç haline geldiğini söyleyen Magid, "İkinci Karabağ Savaşı'ndan önce Rusya'nın Güney Kafkasya'daki etkisi mutlaktı. Ancak savaş sırasında ve sonrasında yeni bir durum gelişti.

Şimdi iki küresel oyuncu var; Rusya ve Türkiye. Bakü, Ankara ile giderek askeri ve ekonomik bir ittifaka giriyor, orduları bütünleşiyor gibi görünüyor. Ermenistan'a gelince, ezici bir yenilgiden sonra ve güçlü bir Azerbaycan-Türkiye ittifakının varlığı göz önüne alındığında, Ermenistan'ın bir devlet olarak varlığı artık tamamen Rusya'ya bağlıdır" dedi.


"Rusya'nın stratejisi tehlikeye girdi"

Türkiye'nin Güney Kafkasya'da güçlenmesi Rusya'nın bölgedeki ana stratejisini ve planlarını tehlikeye attığını ifade eden Magid, "Azerbaycan-Türkiye ittifakının güçlenmesi Güney Kafkasya'daki Rus politikasının ana platformunun zarar gördüğü anlamına geliyor.

Rusya'nın bölgedeki hedefi Türkiye ve İran'ın nüfuzunun genişlemesini engellemek olmuştur. Rusya Federasyonu'nun bu yönde başarılı bir şekilde çalıştığı görülüyordu. Ancak İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra Türkiye'nin bölgedeki etkisi o kadar arttı ki Rusya'nın stratejik bir başarısızlığından söz edilebilir" dedi.


"Azerbaycan'ın arkasında Türkiye var"

Magid, "Karabağ savaşını kazanan Azerbaycan, Ermenistan'dan daha güçlü ve arkasında Türkiye var. Azerbaycan, Türkiye'den hassas silahlar satın alarak Ermenistan ile arasındaki farkı açmaya devam edebilir" ifadelerini kullandı.

----------------

Tüm GÜNCEL MESELELER