EHL-İ BEYT HAKKINDAKİ AYETLERDEN BAZILARI
Canibim.Com

EHL-İ BEYT HAKKINDAKİ AYETLERDEN BAZILARI - Canibim.Com

                                     

 

 

 Ehl-i Beyt hakkındaki ayetlerden bazıları

 

 

Salât ve selam Peygamberi-mize (s.a.a.) ve O'nun Ehl-i Beyt'ine olsun.

 

Zübde-i Kur'an olan Peygamberimiz, Veda Haccı'ndan dönerken ümmetine şu ikazda bulunmuştur: "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın Kitabı Kur'an, diğeri Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz."

 

Öyleyse hidayet kaynağı, Ehl-i Beyt'tir.

 

Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk'ın (c.c.) doğru, temiz ve sevilmesi şart olarak buyurduğu Peygamber ailesidir.

 

Bazıları, Hz. Peygamberin hanımlarının veya Haşimoğulları-nın Ehl-i Beyt içine girdiğini iddia etseler de, Ehl-i Beyt Hamse-i Âl-i Aba hadisinde, Hz. Peygamberin beyan buyurduğu şekliyle; Peygamberimiz, Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimizdir.

 

Ehl-i Beyt hakkında Kur'an-ı Kerim'de onlarca ayet bulunmaktadır.

 

"Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya girişirse, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de Allah'ın laneti, yalancıların üzerine olsun." (Âl-i imran, 61). 

 

Bu ayetin nazil olmasından sonra Hz. Peygamber Necran Hıristiyanlarıyla karşılaşmaya Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i alarak gitmiştir. Başka kimseyi almamıştır.

 

Hamse-i Âl-i Aba hadisine ve Al-i İmran 61. ayete göre Ehl-i Beyt hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde sınırları ve adedi belli bu mübarek beş kişidir.

 

Ehl-i Beyt'i işaret eden diğer ayetlerden örnekler şöyledir:

 

"Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzab, 33).

 

"De ki: Ben buna (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura, 23).

 

"Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar." (İnsan, 8).

 

"Topluca Allah'ın ipine yapışın." (Âl-i imran, 103). 

 

İmam Ca'fer SÂdık, "Allah'ın ipi biziz" buyurmaktadır.

 

"Ey inananlar! Allah'tan korkun, doğrularla beraber olun." (Tevbe, 119). 

 

Bu ayet hakkında İmam Muhammed Bâkır şöyle diyor: "Yani Âl-i Muhammed ile birlikte olun."

 

"Bilmiyorsanız zikir ehline sorun." (Nahl, 43) 

 

İmam Muhammed Bâkır buyuruyor: "Bu ayet nazil olduğunda, İmam Ali buyurdu ki: Zikir ehli biziz; Yüce Allah, Kitabında bizi kast etmiştir."

 

"Sen ancak bir uyarıcısın, her toplumun ise bir yol göstericisi vardır." (Rad, 7). 

 

İmam Muhammed Bâkır bu ayet hakkında şöyle diyor: "Uyarıcı Resûlullah'tır. Bizden her zaman insanları Allah'ın Peygamberinin getirdiği şeylere hidayet eden bir yol gösterici vardır. Resûlullah'tan sonra yol gösterici Ali'dir ve O'nun ardından birbirinden sonra gelen vasilerdir."

 

"O'nun tevilini Allah ve ilimde ileri gidenlerden başka kimse bilemez." (Âl-i İmran, 7). 

 

İmam Ca'fer Sâdık buyuruyor: "İlimde ileri gidenler, Emirü'l-Mü'minîn Ali ve O'ndan sonra gelen imamlardır."

 

"Allah ve melekleri Peygambere salât etmektedirler. Ey inananlar! Siz de O'na salât edin, içtenlikle selam edin!" (Ahzab, 56).

 

Resûlullah'a bu ayetle ilgili "sana nasıl salât edelim?" diye sorulduğunda şöyle buyurdu: "Şöyle deyin: Allah'ım, İbrahim'e ve Âl-i İbrahim'e bereket verdiğin gibi Muhammed ve Âl-i Muhammed'e de bereket ver. Doğrusu Sen övülen ve ulusun."

 

"Şüphesiz budur benim doğru yolum. Onu takip edin." (Enam, 153).

 

"Ey inananlar! Allah'a ve Resûlüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin." (Nisa, 59).

 

"Hak, hidayet yolu göründükten sonra, her kim Resûlullah'a muhalefet eder ve mü'minlerin yolundan saparsa onu cehennem ateşi ile yakarız." (Nisa, 115).

 

"Bizi nimetini kendilerinden esirgemediğin kişilerin dosdoğru yoluna irşad et, ayaklarımızı onda sabit kıl." (Fatiha, 7).

 

"Onlar, Allah'ın kendilerine nimetini lutfettiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber olan kimselerdir." (Nisa, 69).

 

"Şüphesiz, o kıyamet günü, Allah'ın size ihsan ettiği ni-metten sorulacaksınız." (Tekasür, 8).

 

"İşte bugün dininizi kemâle erdirdim, nimetimi üzerinize tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip razı oldum." (Maide, 3).

 

"Durdurun onları; onlar sorgulanacaklardır." (Saf, 24).

 

"Allah onlara azap verecek değil ya." (Enfal, 33).

 

"Yoksa Allah'ın fazlına mazhar olmuş insanları mı kıskanıyorlar?" (Nisa, 54).

 

"O'nun (Kur'an) tevilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşen kimseler ise, biz ona inandık, iman ettik' derler" (Âl-i İmran, 7).

 

"Allah, adının yüceltilmesine ve içlerinde kendi isminin anılmasına izin verdiği evler vardır." (Nur, 36).

 

"Sabıklar (ileri geçenler) dereceleri en yüksek olanlar..." (Vakıa, 10).

 

"Araf (cennetle-cehennem arasındaki engel) üzerinde bir kısım kimseler var ki bunlar cennetlik ve cehennemliklerden her birini simasından tanırlar." (Araf, 46).

 

"Allah adının yüceltilmesine ve kendi isminin anılmasına izin verdiği evler vardır. Bu evlerde kendisini sabah akşam tesbih edip, namaz kılan kimseler vardır. 

 

Onları ne ticaret, ne de bir alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin halden hale dönüp kıvrandığı günden (kıyamet gününden) korkarlar." (Nur, 36-37).

 

"Bizim yarattığımız insanlardan bir ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler." (Araf, 181).

 

"Cehennemlik olanlarla cennetlik olanlar bir olamaz. Kurtulacak olanlar cennet ehlidir." (Araf, 181).

 

"Yoksa o günah kazananlar, kendilerine iman edip salih ameller işleyenler gibi sayacağımızı, hayat ve ölümlerini bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Ne de fena hüküm veriyorlar." (Casiye, 21).

 

"İman edip salih amel işle-yenler, işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar." (Beyine, 7).

 

"Hak ile gelen Peygamber ve O'nu tasdik edenler, işte onlar takva sahibi kimselerdir." (Zümer, 33).

 

"Bir kısım insanlar da vardır ki, Allah'ın rızası uğruna, canlarını satarlar. Allah ise kullarına çok merhamet edicidir." (Bakara, 207).

 

"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayanlar vardır ki, onların Rableri katında ecirleri mahfuzdur. Onlar için hiçbir korku yoktur. Ve onlar hiçbir zaman mahzun olmayacaklardır." (Bakara, 274)

 

"Tuba (ne mutlu) onlara! Ahirette en güzel barınak da onlarındır." (Ra'd, 29).

 

"Sonra biz Kitab'ı seçtiğimiz kimselere miras olarak bıraktık. Bunların kimi nefislerine zulüm edicidir. Kimi muktesid, kimileri de Allah'ın izniyle hayır yapmakta ileri ge¬çendir. İşte bu çok büyük bir ihsandır" (Fatır, 32). 

 

Gadir-i Hum Bayramınız mübarek olsun

Prof. Dr. Haydar Baş

 

 

İslam âleminde yalnızca bendenize nasip olan Ehl-i Beyt külliyatım ise özellikle ABD'nin Müslüman dünyaya karşı en büyük silahı olan Şii-Sünni savaşının önüne geçecek müthiş bir panzehirdir. Bu külliyat 'okunmasın, bilinmesin' diye bazıları ellerinden geleni yapıyor, onu gizliyorlar.

 

Ne yapalım batılın hakkı gizleme gayreti bu devre ait değil, masum imamların hayatı da aynen böyle geçmiş. O konuya yarın değineceğiz.

 

Bugün Sünni dünyadan gizlenen Gadir-i Hum gerçeğini ortaya koyalım.

 

Sünni dünya, Hz. Ali Efendimiz, Ehl-i Beyt ve Gadir-i Hum günü ile bizim çalışmalarımız sonrasında tanıştı.

 

Mesela, Zilhicce'nin 18'i yani bugün Şiiler için kutsal bir bayram günü iken, kaç Sünni bugünden haberdardı. 

 

Hatta bendeniz Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi'nde Veda Hutbesinde İnsan Hakları konulu tezimi sunarken, felsefeci bir hoca, keşke Gadir Günü'ne de temas etseydiniz dediğinde, Gadir-i Hum gününü ilk defa o gün duyduğumu itiraf etmeliyim. 

 

Oysa İslam dünyasında bırakılan en değerli miras Gadir Günü'ne aittir ve tüm ümmete bırakılmış, emanet edilmiştir. Zira Gadir Günü, Hz. Peygamber kendinden sonra ümmete kimin halife olacağını ilan etmiştir.

 

Bu ilanın nefsi tercihi olmadığı da ilandan önce ve sonra inen ayetlerle sabittir.

 

Bugün Sünni dünyanın reddettiği bu gerçek aslında İslam'ın devam şeklini inkâr değil de nedir?

 

Hz. Peygamber Gadir-i Hum Hutbesini Allah'ın emri ile irad ettiğine göre, bunu reddetmek Allah'ın emrine karşı gelmek manasındadır. 220 Sünni âlimin eserinde yer alan ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak açıklıktaki konu Ehl-i Beyt dünyası için bir iman şartıdır.

 

İmanın ve İslam'ın şartlarında bir olan Şiiler ile Sünniler hilafet bahsinde ayrılırlar. Oysa Gadir Günü inen ayetler dikkate alındığında onların inandığı şekilde hilafet hakikaten bir iman şartıdır.

 

Sünni ulemadan Hafız Ebu Cafer Muhammed b. Cerir-i Taberi, "El Velayetu Fi Turuk-ı Hadis-il Gadir" adlı kitabında Gadir hadisini, Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet ediyor: "Resulullah (sav) Veda Haccı'ndan dönerken öğle vaktinin sıcağında Gadir-i Hum denen yerde durdu. Büyük gölgelikler kurulmasını emretti. Gölgelikler kurulduktan sonra, herkesin cemaat namazı için toplanmasını buyurdu. 

 

Cemaat namazı için toplandık; Allah Resulü (sav) bizlere bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: Allah-u Teala bana şu ayeti nazil etti: Ey Resul! Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun ve Allah seni insanlardan koruyacaktır." (Maide, 67)

 

Cebrail, bana burada Rabbimin şu emrini bütün herkese iletmemi emrettiğini bildirdi: "Ali b. Ebu Talib benim kardeşim, vasim ve halifem, benden sonra imamdır." Ben de size tebliğ ediyorum, "Ben her kimin mevlâsı isem, bu Ali (as) de onun mevlâsıdır. Bu Allah tarafından bana bildirilmiştir."

 

Maide 67. ayetinin nazil olmasından sonra irad edilen bu hutbe göstermektedir ki, Hz. Ali'nin halife oluşu bizzat Allah'ın emri iledir. Bu hutbenin altı yerinde imamlığın Hz. Ali'nin olduğu belirtilmiştir.

 

1. "Ali b. Ebi Talib; benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonraki halifemdir."

 

2. "Allah Resulü'nün (sav) halifesi odur. Mü'minlerin emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur."

 

3. "Ey insanlar! Bu Ali'dir! O benim kardeşimdir, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir."

 

4. "Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum."

 

5. "Ali, Allah tarafından tayin edilen imamdır."

 

6. "Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O'nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır."

 

Hz. Ali'nin imamet ilanından sonra henüz insanlar dağılmadan Maide suresi 3. ayet nazil oldu: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetlerimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçtim." (Maide, 3)

 

Resulullah (sav), "Allah-u Ekber! Din kemale erdirildi. Nimet tamamlandı. Yüce Allah benim risaletime, Ali'nin velayetine razı oldu" buyurdu.

 

Yani Hz. Ali'nin imametinin bilinmesi ile İslam dini tamamlanmıştır. Ve bu Allah'ın emridir.

 

İmametin Hz. Ali'nin ve onun evlatlarının hakkı olduğu ile ilgili İmam Ali Efendimizin ve Hz. Fatıma anamızın beyanları ortadadır.

 

İmam Gazali, hilafetin Hz. Ali'nin olduğuyla ilgili şunları yazar: "Fakat hilafet hususunda delil bütün açıklığı ile ortaya çıktı ve konu aydınlandı. Cumhur (Müslümanların tamamına yakın çoğunluğu) Gadir-i Hum Hutbesindeki hadisin metninde şeksiz şüphesiz tam icma ve ittifak ettiler. Orada Resulullah şöyle buyuruyor: Ben kimin idarecisi isem, Ali de onun idarecisi ve velisidir." (İmam Gazali'nin Sırr'ul Alemeyn ve Keşfi Ma Fi'd Dareyn, sayfa 16-18)

 

"Dolayısıyla icmaya ve icma ile sabit naslara aykırı olarak teviller üretmek batıldır. Eğer onun hilafetini kurtarmak için 'icma hasıl olmuştu' derseniz, şüphesiz bu da doğru değildir. 

 

Çünkü onun hilafetinde icma yoktur. Nasıl olsun ki? Hz. Abbas ve evlatları, Hz. Ali ve zevcesi Hz. Fatıma ve evlatlarının hiç birisi biat halkasında bulunmadılar. Dahası Sakife'de bulunanların bile birçoğu muhalefet ederek oradan ayrıldılar." (İmam Gazali, Sırr'ul Alemeyn ve Keşfi Ma fi'd Dareyn, sayfa 16-18)

 

Kısaca Gadir hadisinde yer alan Hz. Ali'nin halife ilanı inkârı mümkün olmayan bir hakikattir.

 

Gadir Günü, Resulullah'ın yerine halifesi tayin ettiği İmam Ali Efendimiz, Ehl-i Beyt'tir; erkeklerden ilk iman eden kişidir; hakkında 300'den fazla ayetin nazil olduğu mübarektir; binlerce hadisle Hz. Peygamber'in övdüğü mü'mindir.

 

Peygamberimizin (sav); "Sen bana Harun'un Musa'ya olan nispeti gibisin. Şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir" hadisine mazhar olan tek insandır.

 

O, peygamberlik makamı dışındaki bütün rütbelere sahiptir. Allah şefaatinden ayırmasın?

 

 

Gadir-i Hum Bayramını görmezden gelenler bugünün kutsiyetine asla zarar veremezler. Kendileri dünyada Hz. Ali'nin muhabbetinden, feyzinden mahrum kalır ve ahirette Hz. Allah'ın(c.c.) Hz. Muhammed'in(s.a.a.) ve Hz. Ali Aleyhisselam'ın karşısında mahcup ve mahrum kalırlar. 

Çünkü Gadir-i Hum Bayramı Hz. Allah'ın Hz. Ali'yi Hz. Muhammed'e vasi, kendinden sonra velayet ve hidayet rehberi olarak seçmesinin ve Hz. Muhammed tarafından ilan günüdür. Kıyamete kadar geçerli olacak ölçülerin insanlara lütuf günüdür. 


Peygamberimiz Veda Hutbesinde ve diğer beyanlarında şöyle buyurmuştur: 

"Benden sonra delalete düşmemeniz için aranızda iki ağır emanet bırakıyorum: Allah'ın Kitabı ve itretim olan Ehl-i Beyt'im. Bunlar, kıyamet günü bana kavuşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar" (Müsned-i Ahmed c.3, s.17).


Diğer bir hadislerinde de kurtuluşun yolu şöylece gösterilmiştir: "Benim Ehl-i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur" buyurmuştur. (Suyuti, Tefsir-i Hulafa, s.573).


İnanmayanlardan kendi hanımı ve evlatlarının bir kısmını dahi gemisine bindiremeyen Hz. Nuh Peygambere rağmen tufana uğrayanların hali meydandadır. 

Gadir-i Hum Bayram gününü görmezden gelmek; seçeni, ilan edeni ve seçileni görmezden gelmek gibi büyük bir vebaldir... 

 

Ayet ve hadisle beyan edilen çok mühim bir hadisenin görmezden gelinmesi ya da başka yorumlarla gerçeklerin saklanmasının vebali büyüktür. "Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! (İnsanlara ulaştır) Eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez." (Maide/67).


Peygamberimizin bu hadis-i şerifini nasıl görmezden gelebilirsiniz? "Ben kimin Mevla'sı isem, Ali de onun Mevla'sıdır. Allah'ım! Onu seveni sev, O'na düşman olana düşman ol, O'na yardım edene yardım et, yardım etmeyerek yalnız bırakanı yalnız bırak." 


Yunus Emre ne buyuruyor? "Bilmeyenler ne bilsin bilenlere selam olsun." 

Gadir-i Hum gerçeğini yok saymak kimseye fayda sağlamaz: 

 

Bu analizi kimseyi kırmak, dökmek ya da ötekileştirmek adına yapmadık. Aksine, ötekileşme manasına gelen sahip çıkmamak fiilinin toplumsal birliğimize, kardeşliğimize zararı olabileceğini hatırlatmak ve empati yapmanızı sağlamak istedik. Birlikte yaşama kültürü, birbirimize tahammül gibi zor bir sorumluluğu beraberinde getirir. Hele de 83 milyonun sorumluluğunu yüklenen devlet ricali, bunu asla göz ardı etmemeli, edemez. 


Bu ülkede Alevi'siyle Sünni'siyle yaşayan bazı vatandaşlarımızın Gadir-i Hum gibi önem verdikleri bir bayramları vardır. Hıristiyan vatandaşların inancını paylaşmadığınız halde; Yortu Bayramı, Paskalya Bayramı, Noel günü gibi özel günlerini kutladığınız gibi Gadir-i Hum Bayramını bayram kabul edenler de Bayramlarının kutlanmasını arzu ederler. 


Elbette cinler de bu topluluğa dâhildir ancak biz insan sınıfından olduğumuz için insan hakkında sohbet edeceğiz sizlerle. İnsanoğlunun dünyaya gönderilme sebebi olarak Allah'a kulluk ve ibadet ederek Allah'ın varlığını, kudretini, kâinata ilan etmek, Allah adına halife olmak gibi sorumluluğu vardır. 


Bu zorlu görevde yolunu şaşırmaması, Allah'ın düşmanı olan şeytana aldanmaması için ilk insan olarak yarattığı varlık Hz. Âdem'dir o da Peygamberdir. 

Peygamberler, Allah'ın isteklerini kullara bildirmiş, belli bir program dâhilinde yaşamasını, bu plan çerçevesinden dışarı çıktığı takdirde cezalanacağını haber vermiştir. Geçmiş peygamberlerin kavimlerinden, Allah'ı ve Peygamberi dinlemeyenler helak olmuştur. Bizler, diğer peygamberlerin ümmetlerinin işledikleri suçların daha fazlasını işlememize rağmen, Allah Hz. Muhammed'e söz verdiği için onun ümmetine (bizlere) dünyada toplu helak olmak cezası kaldırılmıştır. 


Allah, Peygamberine dahi görevinin ancak tebliğ olduğunu emir buyurmuştur: "(Ey Resulüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir." (Nahl /82). Buyurduğuna göre bizim de tebliğden öte bir sorumluluğumuz yoktur. 


Biz de Allah'ın "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Al-i İmran/ 104) emrini yerine getirmeye çalışıyoruz. 


İnsanın ön yargısını değiştirmenin de zor olduğunun bilincindeyiz. Bilim adamlarının "İnsanın ön yargısını değiştirmek ona atasını kesmekten daha zordur" sözünü biliyoruz. İmam Cafer Sadık Hazretlerinin "Kişinin kalbini harekete geçirmek, bir dağı harekete geçirmekten zordur" sözü yaşanmış bir gerçektir. 

 

 

"Ey insanlar ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum." 


Hakkında ayet ve hadis olan bir konunun tartışma götürmez bir gerçek olduğunu bilmeyenimiz yoktur. İnandım diyene şüphesiz uymak kalır, gerisi laf-ı güzaftır. 


Bu olayı kabul etmek istemeyen arkadaşların en büyük savunması: Bu ayet ve hadisi şerifi Ebubekir gibi Ömer gibi Osman gibi 120 bin sahabe böyle anlamadı da siz mi anladınız?


Görünürde mantıklı gibi gelen bu iddiada, hadisenin iç yüzünü bilmeyenler hataya düşüyor. Kaynaklarda mevcuttur. Gadir-i Hum günü çadırlar kuruldu İmam Ali'nin velayeti 3 gün kutlandı.Sahabenin ekabirleri Hz. Ali'yi tebrik ettiler. Ama peygamberin vefatından sonra yaşanan akıl tutulması sonrasında cereyan eden olayların nefsi ve siyasi yorumları vardır. Ve en önemli tarafı da insanın beşer olduğu tarafıdır. 

 İlk Kuran tefsircilerinden olan İmam Suyuti, Dürrü'l-Mensur'unda, Vahidi Esbâb-ı Nüzûl'ünde, Fahreddin er-Razi Tefsir-i Kebir'inde ve daha nice âlimler, tefsirlerinde aşağıdaki ayetin, Veda Haccı sonrası Peygamber Efendimizin, Medine'ye dönerken nazil olduğunu ve nüzul sebebinin de Hz. Ali (a.s) olduğunu beyan etmişlerdir.(Maide-67)

 

Bu hutbeyi yani hadisi başta Ebubekir b. Ebu Kuhafe, Ömer b. Hattap, Osman b. Affan, Talha, Zübeyr, Abdullah b. Cafer, Abbas b. Abdulmuttalib, Abdullah b. Abbas, Ebu Eyyub el-Ensari, EbuzerGıfari, Selman-ı Farsi, Ebu Kutade, Ebu Hureyre, Zeyd b. Erkam, Udey b. Hatem, Sehl b. Hanif, Hassan b. Sabit... 

Hz. Fatıma Zehra (a.s), Ümm-ü Seleme, Aişe, Ümm-ü Hani, Fatıma binti Hamza olmak üzere 110 sahabe rivayet etti.

Tüm MAKALELER