MÜZİKSORU SOR
Canibim.Com

MÜZİK - Canibim.Com

MÜZİK

 

SORU: İslâm'da müzik dinlemenin hükmü nedir? Şehrimizdeki yerel İslâmî radyolarda bile müzik yayını yapılıyor. Müzikteki ölçü nedir, hangi cins müzikler dinlenebilir?

CEVAP: Müzik bizâtihî haram değildir. Meşrû cinsleri vardır. Tasavvufî merkezlerde eskiden beri büyüklerimiz kullanmışlardır. Tabii, o ölçü olmaz. Peygamber (SAS) Efendimiz'in zamanında, kızlar eğleniyorlarmış, bayram yapıyorlarmış. Hazret-i Ömer Efendimiz geldiği zaman kaçışmışlar. Peygamber Efendimiz, "Onlara dokunmayın!" demiş. Yâni, bayram gününde buna müsaade etmişler.

Sonra, Peygamber (SAS) Efendimiz Medine'ye gelirken, Seniyyetül Vedâ'da kasidelerle, ilâhilerle karşılamışlardır. Peygamber Efendimiz Kur'an-ı Kerim'in bir makam ile lühûn-u Arab ile; yâni şarkı gibi değil, kasîde gibi değil ama, güzel bir makamla okunmasını tavsiye ediyorlar. Ezan öyle okunuyor, biliyorsunuz. Kamet öyle getiriliyor.

Binâen aleyh, dînî bir mûsikî vardır. Bir de dince mahzurlu olmayan bir mûsikî vardır. Eğer mûsikî insanın şehvetini arttırmak için, eğlence babında kullanıyorsa; o zaman, o doğru değildir tabii... Şehevî duygularını arttıracak cinsten sözler ve sâireler olduğu zaman haram olur, doğru olmaz!..

SORU: Pop aletleriyle dînî ve millî mûsiki olur mu?

CEVAP: Bu bir akımdır. İnsanlar zaman zaman çeşitli devrelerden geçiyorlar. Meselâ, Türk şiirinde divan şiiri vardır, halk şiiri vardır; bunlar farklıdır. Çeşitli devreler vardır; Tanzimat devresi vardır, Millî Edebiyat devresi vardır, Beylikler Devri Edebiyatı vardır, Osmanlı devresi vardır... Çeşitli edebî akımlar gelip geçiyor.

Form, şekil olarak veya vasıta, alet olarak çeşitli şeyler kullanılıyor. Değişebiliyor bunlar asırdan asıra, çağdan çağa... Bölgeden bölgeye bile değişiyor. Karadeniz'in çalgısıyla, İsparta'nınki aynı olmuyor. Başka isimleri, başka şekilleri oluyor. Bu mühim değil, mûsukînin içindeki sözler ve neye hizmet ettiği mühim...

Adam yeni bir mûsikî akımına mensub, öyle yaşamış ama, dindarlaşmış. O akım ve üslûb ile dînî eserler veriyor. Olabilir, bu da bir çeşit... Ayakkabıların modası olduğu gibi, elbiselerin modası olduğu gibi... Bir zaman İspanyol modası vardı, paçalar kocamandı. Sonra başka modalar çıktı, blue-jean modası çıktı vs.

Mühim olan gayenin tahakkukudur. Yâni İslâm'a hizmet gayesiyle hece vezniyle de olur, aruz vezniyle de olur... Şu şekilde de olur, bu şekilde de olur. Ben şekli önemli görmüyorum, amacı önemli görüyorum. Hangi amaçla yapılmış çalışma; o önemlidir.

Bana şahsen garip geliyor. Ben şahsen, bizim klasik ilâhileri seviyorum da, bu modern parçaları biraz garipsiyorum. Belki siz de garipsiyorsunuz. Belki gençler de hoşlanıyor. Zevkler ve renkler tartışılmaz. İstikamet iyi olduktan sonra, niyet iyi olduktan sonra, hizmet edilen alan iyi tarafa doğru olduktan sonra, olabilir.

Rasûlüllah (SAS)'e muhabbeti dile getiriyor, ama şu üslubda... Ne yapalım, o da onun üslûbu!.. Kur'an-ı Kerim'i medhediyor veyahut müslüman kahramanlarından bir tanesini canlandırıyor; tamam, güzel bir şey...

SORU: İslâm'da mûsikînin hükmü nedir?

CEVAP: Musikî, nifak tevlid edici bir ortam meydana getiren bir şeydir. İnsanın kalbinde nifak tohumlarını yeşerten bir şeydir. Tatlı bir şeydir, kıvrak bir şeydir. Ruhun gıdası derken, bilmem neyin gıdası derken, bakarsın iş kendisini çığırından çıkartır, başka noktalara kadar götürür.

Bunun tatbikattaki misâline örnek olmak üzere söylüyorum: Kişi önce hafız olur. Sesi güzelse, ondan sonra mevlidhân ve kasidehân olur. Mevlid okuyan, kaside okuyan, bangır bangır bağıran, kubbeleri çın çın çınlatan, toplantıdan toplantıya, mevlidden mevlide gezen, kesesini dolduran bir insan haline gelir. Bu bir düşmedir tabii, büyük bir düşmedir.

Ondan sonra da, orada da duramaz; şarkıcı olur, bestekâr olur... Ondan sonra orada da duramaz; gazinolarda içkici, ayyaş, sarhoşları eğlendiren bir insan haline geliverir. Bu böyle, çizgi böyle, bu tarafa doğru bayır bir şeydir. "Cızzzt..." diye insanın ayağını kaydırır.

Mûsikînin uygulanma yerlerinden bazılarına müsaade vardır. Meselâ, Kur'an-ı Kerim'in bir ciddî edâ ile, tertîl ile, makamlı, ahenkli okunması emredilmiştir. Kur'an-ı Kerim nutuk irad eder gibi okunmaz, makam ile okunur. Kendine göre ciddî bir okunuş şekli vardır. Böyle okunmak emrolunmuştur:

(Zeyyinül kur'âne biesvâtiküm) "Kıraatinizi seslerinizle zinetlendiriz!" diye hadis-i şerif vardır. Emir böyledir, bu tarzda olabilir.

İlâhilerin beste ile okunmasında bir müsaade vardır. Çünkü, onlar insana İslâmî hakikatleri öğretiyor. Peygamber Efendimiz'in sevgisini öğretiyor. Diğer başka güzel şeyleri sevdiriyor. Onlar olabilir.

SORU: Bazı hocaefendiler makamla ilâhi okumanın caiz olmadığını söylüyorlar; bu konuda bizi aydınlatır mısınız?

CEVAP: Peygamber (SAS) Efendimiz Medine-i Münevvere'ye gelirken, ahali onu ilâhilerle, "Taleal bedru aleynâ min seniyyetül vedâ" diyerek, damların üstünde defler çalarak, neşîdeler okuyarak karşıladılar. Bayramlarda da Peygamber Efendimiz'in hanesine gelen hatunların, neşe alâmeti olarak bizim ilâhi diyebileceğimiz şekillerde şeyleri okudukları rivayet ediliyor.

Hattâ bir keresinde Hazret-i Ömer geldiği zaman kaçıştıkları rivayetlerde zikrediliyor. Onlar Hazret-i Ömer'den korktukları için, gülüyor Peygamber Efendimiz... Hazret-i Ömer'in kızı, Peygamber Efendimiz'in zevcelerinden birisi aynı zamanda... O kayınpeder gibi rahat gelebiliyor. Ondan korkmalarına gülüyor ama, kendisi müsaade etmiş Peygamber Efendimiz...

Sevinçli zamandır. Söylenilen şeyler güzel şeyler olduktan sonra, uygun olur; mahzuru olmaz. Bütün eski büyüklerimizin, takvâsıyla tanınmış büyük hocaefendilerimizin, büyük erbâb-ı tarikatın ihtiyarı da bu yöndedir.

Evliyâullahtan meşhur kimselerin şiirleri vardır, divanları vardır. Divân-ı ilâhîleri, ilâhi divanları vardır. Bunların aşkın şevkin artması için, dinî duygunun kuvvetlenmesi için okunmasında mahzur yoktur.

Şiirin muhtevâsı güzel olanı memduhtur, içindeki şeyler güzel olan şiir güzeldir; içindeki şeyler kötü olan şiir kötüdür.

Onun için Peygamber Efendimiz'in özel şairleri vardır ki, düşman şairlerin kötüleyici şiirlerine karşılık, Peygamber Efendimiz'i onlar şiirleriyle korurlardı. Hassan ibn-i Sâbit, Ka'b ibn-i Mâlik el-Ensârî... filân gibi.Hattâ bir şaire de mübarek hırkasını verdiğini biliyoruz.

Arapların şiirleri bizim gibi düz okumaları çok azdır. Onlar şiirleri umumiyetle makamlı okurlardı. Onun için tâ eski zamanlardan beri, hem Peygamber Efendimiz'in zamanında hem bu zamana kadar, bu ilâhiler gibi olan, Mevlid gibi olan, Peygamber Efendimiz'in medhine dair, tevbeye istiğfara dair, zikrin faydasına dair veya buna benzer iyi konulardaki şiirler söylenir, okunur, dinlenir; bunun bir mahzuru yok!..

Bursalı İsmâil Hakkı Hazretleri, Üftâde Hazretleri... İlâhisi vardır, "Gecenin sülüsânı geçince, emr-i Hak ile kalk da teheccüd namazı kıl!" filân diye... Kendisi yazmış, bestelenmiş.

Aziz Mahmud-u Hüdâyî; büyük evliyâullahtan... Şemseddîn-i Sivâsî; büyük evliyâullahtan... Yunus Emre... Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî... Eşrefoğlu Rûmî; Kadiriyye meşâyihinin büyüklerinden, Eşrefiyye şûbesini kuran mübârek zât...

Ey Allah'ım beni senden ayırma!
Beni senin cemâlinden ayırma!..

Ne kadar güzel ilâhileri vardır. Bunların mahzuru olmadığında arifler ittifak etmişlerdir ve kullanmışlardır. Şimdiye kadar da hem şarkta, hem garbda, hem Mısır'da, hem Türkistan'da dinine en bağlı zâtlar bunları söyleyegelmişlerdir.

İslâm'da bir şeye müsaade varsa, o müsaadeyi tıkamak doğru değildir. Müsaade yoksa; olmayan bir şeyi olsun demek de bid'attir. Ama, Peygamber Efendimiz müsaade etmiş, Peygamber Efendimiz'in çevresinde böyle şeyler yapılagelmiş; sana ne oluyor?.. Sen ondan daha mı takvâ sahibisin?..

SORU: Ölünün arkasından kırkıncı günü mevlid okutulması doğru mudur?

CEVAP: Böyle bir mecburiyet yoktur. Mevlid zâten Osmanlılar zamanında Süleyman Çelebi merhum tarfından yazılmış bir şey... Peygamber Efendimiz zamanında olan bir şey değil... Ölüye mevlid okutulması da dinimizin aslından olan bir şey değildir.

Mevlid, Peygamber Efendimiz'e sevgisini, saygısını, muhabbetini dile getiren bir şiirdir. İnsanlar ilâhileri okur gibi onu okuyorlar.
Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed!..

Ne güzel söylemiş Yunus Emre!.. İçimden söyledim durdum. İnsan dayanamıyor güzel olunca, söyleyip duruyor. Mevlid de öyle, bir ilâhinin büyüğü yâni... İlâhiler küçük oluyor, sekiz on satırdan ibaret oluyor. Mevlid de çok satırı olan bir ilâhi gibi...

İlâhi söylenebilir. Çünkü, Peygamberimiz şiir söylenmesini yasaklamadı. Hattâ Hassan ibn-i Sâbit RA'a dedi ki, "Yâ Hassan, müşriklere cevap ver, hicvet onları!.. Cebrâil (AS) seni de te'yid edecek." diye teşvik de etti.

SORU: Müzik dinlemek konusunda bizi aydınlatır mısınız?

CEVAP: Yerine göre, musikînin cinsine göre dinlenebilir. Fakat, sesli, içinde sözler bulunan şarkı, türkü gibi şeylerin dinlenmesi haramdır. İlâhi gibi şeyler dinlenebilir. Sadece notalardan ibaret şeyler dinlenebilir. Fakat, bu da belli bir ölçü içinde olur. İnsanın kalbinde nifak uyandırma ihtimali olduğu zikredilir kitaplarda...

Onun için, daha ziyâde Kur'an okusun, ilme çalışsın daha iyi olur.

Tüm SORU CEVAP KÖŞESİ